Bazı yerler vardır, sadece kalıntılarıyla değil, ruhuyla konuşur. Antalya'ya bağlı Ağlasun'a giden yolun sonunda, Toros Dağları'nın eteklerinde, 1700 metre yükseklikte konumlanmış Sagalassos Antik Kenti de tam olarak öyle bir yer. Oraya ayak bastığınızda, yüzyıllar öncesinin enerjisini adeta iliklerinize kadar hissedersiniz. Burası, sadece taş yığınlarından ibaret değil, bir zamanlar içinde yaşayan insanların mutluluğunu, refahını ve hayata olan bağlılığını fısıldayan büyülü bir alan.
Sagalassos'u özel kılan şeylerden biri, o yüksek rakımdaki berrak havası ve sunduğu o benzersiz huzur. Antik kentin sokaklarında, taş basamaklarında yürüdükçe, zamanın nasıl yavaşladığını fark edersiniz. Sanki modern dünyanın tüm telaşı, aşağılarda kalmıştır. Bu şehir, kendine yetebilen, doğayla iç içe ve her şeye sahip bir medeniyetin izlerini taşıyor.
İhtişamın ve Zarafetin İzleri
Sagalassos'ta dolaşırken, bir zamanlar burada yaşayan insanların ne kadar incelikli ve estetik bir yaşam sürdüğünü görüyorsunuz. Bir antik kentten çok daha fazlası burası. Antonine Çeşmesi, adeta şelale gibi akarken, heybetli tiyatrosu Anadolu'daki en iyi korunmuş tiyatrolardan biri olarak karşınıza çıkıyor. Aşağı Agora'da (Pazar Yeri) dolaşırken, o dönemde bir insanın ihtiyacı olan her şeyin burada bulunabildiğini hayal ediyorsunuz: taze meyveler, el işi ürünler ve canlı bir sosyal hayat. Bu şehir, basit ve mutlu bir yaşamın formülünü bulmuş gibi duruyor.
Büyük İskender'in Ele Geçiremediği Şehir
Sagalassos'un ünü, sadece mimarisinden gelmiyor. Efsaneler, tarihin bu tozlu sayfalarını daha da ilgi çekici kılıyor. Milattan önce 333 yılında, tarihin en büyük komutanlarından Büyük İskender, Anadolu seferi sırasında bu şehri kuşatır. Ancak, Sagalassos halkı İskender'in ordusuna karşı beklenmedik bir direniş gösterir. Şehrin sarp bir yamaçta, doğal olarak çok iyi korunan bir konumda olması, Sagalassosluların direncini güçlendirir. İskender'in ordusu, şehri ele geçirmek için uzun süre uğraşsa da başarılı olamaz. Bu direniş, tarihe Sagalassos'un İskender'in en çok zorlandığı, hatta bazı kaynaklara göre ele geçiremediği tek yer olarak geçer. Bu hikaye, Sagalassos halkının sadece refah içinde değil, aynı zamanda cesur ve bağımsız bir ruha sahip olduğunu gösteriyor.
Mezar kayalıklarındaki o oyuklar, antik kentte yaşayan insanların ölülerini dahi doğaya saygıyla uğurladığının bir kanıtı gibi. Her bir oyuk, binlerce yıllık bir hikayeyi fısıldar.
Sagalassos'u ziyaret ettiğinizde, sadece taşlara bakmıyorsunuz. O pazar yerinde bir an durup, o dönemin canlılığını hissedebilir, tiyatroda oturup o atmosferi içinize çekebilirsiniz. Burası, mutlu bir hayatın, doğayla uyumun ve tarihin birleştiği eşsiz bir yer. Eğer yolunuz Burdur'a düşerse, Sagalassos'a mutlaka uğrayın. Kim bilir, belki siz de benim gibi o "mutlu yaşam" fısıltılarını duyarsınız.
Tesekkurler
Bence de HArika BIr icerik Olmus
Merhaba Harika BIr icerik olmus